29 Ağustos 2012 Çarşamba

Güze doğru yaklaşırken..


Çok insanın bilmediği, her yerde çalmaması gereken özel şarkılar vardır. "Kurşuni renkler" de onlardan biri. Her dinlediğimde canımdan bir parçayı koparıp almışlar gibi hissediyorum. Sezen’de öyle hissediyor olmalı ki çok sevdiği Onno Tunç’u kaybettikten sonra uzun bir süre söyleyememiş bu şarkıyı.. Çaresizliğin, kabullenemeyişin şarkısı sanki..

En mutlu olduğumu sandığım anılarımdan vazgeçtiğim zaman da dinlemiştim bu şarkıyı. Yazılan onca güzel söz, saklanan her hatıra, fotoğraflardaki mutlu gülen iki yüz küllerin arasında kaybolurken de arka fonda çalıyordu. “Yok olamaz dur, dur gidemezsin..” diyordu Göksel, ama çoktan yitip gitmişti her şey.

Güz yaklaştığından mıdır nedir, bilmiyorum ama bu ara tek dinlediğim şarkı bu. Belki benim de kabullenemediğim şeyler vardır hayatımda.

“Yok olmaz erken daha.Biraz geç kalın ne olur, hiç hazır değilim henüz.. Ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha, tanıdık değil bana güz.. ”

Sezen'den mi Göksel'den mi dinlenmeli sorusuna bir türlü karar veremediğim için ikisini de ekliyorum buraya. Karar size ait. Ama mutlaka keşfedin bu şarkıyı ve o kurşuni renklere ulaşmadan daha da sımsıkı sarılın sevdiklerinize..


12 Ağustos 2012 Pazar

Behzat Ç.



"Şimdi sadece geceleri yapayalnız ve yalınayak anlayabildiğim şeyler var.
 Şimdi benim de yalanlara inanmaya ihtiyacım var bütün çaresiz insanlar gibi, dağılan bir okul gibi..
 Acılarımız da birbirine benziyor artık birbirine benzeyen parmaklar gibi, ama her birinin eşsiz bir izi var.
 Bazen gözlerim doluyor karanlıkta ama fısır fısır konuşmaya başlıyorsun kulağımın dibinde hiç susmuyorsun. Ağlamama asla müsade etmiyorsun. Her şey affedildi diyorsun. Hiç ayrılmayacağız diyorsun. 
Keşke hep yanımda olsaydın diyorum öyle konuştuğunu duyunca. 
Bu kış çok kar yağar belki beraber kayboluruz diyorsun sen bana, ama kar taneleri birbirine benzemez ki.." 

-Emrah SERBES- 

Bugün günlerden pazar. Pazar günleri önemlidir Behzat Ç. seven biri için. Mesela bizim evde pazar günleri ayrı bir telaş vardır. Pazar gününe misafir ayarlanmaz, gelen misafire Behzat Ç. başlayamadan yarım saat öncesine kadar tüm hizmetler yapılır ve yarım saat içinde gitmesi beklenir. :P Şaka şaka, misafirperver bi ailem olduğu için bu mümkün değil. Ama benim çeşitli hainlikler yaptığım doğrudur:)) Bizim bir Behzat Ç. ekibimiz vardır ve bu ekip tüm işlerini Behzat başlayana kadar halleder, sofralar kurulur ve heyecanla izlenmeye başlanır. Bir bölüm daha sona erdiğinde bölüm ile ilgili kritikler yapılır, bir sonraki pazar gecesine kadar sürekli Behzat hakkında konuşulur:) Behzat Ç. şuan tatilde, ama biz geceleri eski bölümlerini izleyip izleyip duruyoruz. Her pazar eksikliğini daha da çok hissedip, daha da çok özlüyoruz.. Sanki çok sevdiğim bi insan uzağımda kalmış gibi özlüyorum seni Behzat Ç. :) 

Bu arada bu da yeni jenerik imiş. Gayet başarılı olmuş, ellerinize sağlık :)



8 Ağustos 2012 Çarşamba

-Uzak Yakınlık-

Soruyordun,
İlkyaz işte.
Uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz
Tenhalık böyle.

Dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde?
Beklesem hemen gelecek olduğun.
Tam öyle olduğun.
Oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda.
Kırık dökük de olsa yanımda.
Mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda.
O deniz ki aramızda hiç kımıldamadan,
Erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun.

Yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan.
İkimizdik, iki kişi değildik.
Bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine.
Birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin.
Yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum.
Sanki bir bakıma ayrılık böyle.

Karşılıklı otursak da ne zaman
Masa örtüsünü ikiye bölen ellerimizdi.
Bir tırnak yeşilinden gerisin geriye.
Ayak bileklerimizden gerisin geriye.
Bütün bunlar gereksiz, bilmiyorum sanma.
Gereksiz ama yalnızlık böyle.

Bir hüzün kaç kişinin hüznü olurdu?
Çıkarsak toplamak yerine
Her hüzün başka türlü olurdu.
Ne yaparsan yap, saati kurma.
Öyle dağıldık ki hepimiz.
Her günün geçmesi bir gerçek oluyor.
Seninle her uzaklık gibi böyle..

Edip CANSEVER

İyi ki doğdun güzel insan, iyi ki..

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Göğe Bakma Durağı

İkimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım.
Şu kaçamak ışıklardan, şu şeker kamışlarından,
Bebe dişlerinden, güneşlerden, yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar.
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut.
Bu evleri atla bu evleri de, bunları da.
Göğe bakalım..
  
Falanca durağa şimdi geliriz, göğe bakalım..
İnecek var deriz, otobüs durur ineriz.
Bu karanlık böyle iyi, aferin tanrıya.
Herkes uyusun iyi oluyor, hoşlanıyorum.
Hırsızlar, polisler, açlar, toklar uyusun.
Herkes uyusun, bir seni uyutmam bir de ben uyumam.
Herkes yokken biz oluruz, biz uyumayalım.
Nasıl olsa sarhoşuz, nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda.
Beni bırak, göğe bakalım..
 
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım..
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum.
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi.
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor.
Seni aldım, bu sunturlu yere getirdim.
Sayısız penceren vardı, bir bir kapattım.
Bana dönesin diye bir bir kapattım.
Şimdi otobüs gelir biner gideriz.
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, başka türlüsü güç.
Bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin.
Seni aldım bana ayırdım, durma kendini hatırlat.
Durma kendini hatırlat..
Durma göğe bakalım..

-Turgut UYAR- 

İyi ki doğdun güzel insan.