Eylül hep farklıdır diğer aylardan. İçinde hem sevinci hem hüznü aynı anda barındıran 11 ayın melankolisidir. Yazın sonu, sonbaharın başlangıcıdır. Ne olacağını heyecanla beklediğin yarım kalmış dizilerin dönüş tarihidir. Okulların açılmasıyla beraber sevdiğin arkadaşlarının yolunu gözlemektir. Kavuşmaktır. Kavuşurken özlemek, özlerken sabretmektir. Hazan mevsiminde başlayan hüzünlü aşkların ayıdır. Eylülde başlayan aşklar yarım kalmaya mahkumdur, hem de eylüle yakışan hüzünlü bir sonla. "Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık." diyor şair. Bi bakıma ayrılıktır eylül. Mazinin kalbindeki derin yarasıdır. Tüm bu hüznüne rağmen, yaprak çıtırtıları ve toprak kokusuyla insana her şeyi unuttururan bir mucizedir adeta.
25 Eylül 2012 Salı
Bitişler & Başlangıçlar: Eylül.
15 Eylül 2012 Cumartesi
Hoşgeldin Enişte! (:
Ablanın evlenmesini kabullenmekte zorlanan bir kardeş daima onu
caydırmaya çalışır, vazgeçirmek için sürekli evliliğin kötü yönlerini
ortaya atar. "Yaaa evlenip napıcaksın? Yemek, bulaşık, çamaşır,
temizlik.. Tek başına uğraşılmaz onlarla, gel evde biz beraber
hallederiz." Hatta "Koskoca odada tek başıma kaldım yaaa resmen, hiç mi
vicdanın sızlamıyo bee?!" diye duygu sömürüleri yapar. Son umudunu nikah
masasına saklar, "Evet demez yaaa." diyerek kendini rahatlatmaya
çalışır. Ta ki o kalabalığın içinde evet sesi kulaklarında yankılana
dek. O an "Durun, siz evlenemezsiniz. Çünkü siz kardeşsiniz!" diye Türk
filmlerinden kalma saçma bi replik ortaya atacak kadar kötü hale
gelirsiniz.
Bir kardeş için hayattaki en güzel ve en zor anlardan biridir o an. Bi yandan onun bu güzel gününde mutluluğuna ortak olurken, bir yandan da onun gidişini kabullenmeye çalışırsın.Yıllardır aynı odayı, duyguları, anıları paylaşıp her şeyi
birlikte yapmaya alıştıysanız, o evlenip gidince sanki çocukluğunuzdan
bi parçayı kaybetmiş gibi hissedersiniz. Sahip olduğunuz ilk arkadaşınız, dostunuzdan ayrılırsınız. Evden gidişiyle beraber her şeyin yarım kaldığını görürsünüz. Elinizi attığınız her şeyde eksikliklerle karşı karşıya kalırsınız. En basitinden artık ranzanızın üst katında geceleri uykusunda konuşan biri yoktur. Veya kışın ortasında sabahları uyanmadığınızda sizi uyandırmak için camı açık bırakıp giden biri olmayacaktır mesela.
Sevgilinizden ayrılmış gibi, dinlediğiniz her şarkıda onu anlatan sözler bulursunuz. "Bu ev sensiz yaşanmıyor,
odalarına girilmiyor. Şunu bilesin ki olmuyor, uyunmuyor, gülünmüyor, bir şey ifade etmiyor ahh.." ya da
"İnan bu ev alışamadı hiç bir zaman sensizliğe. Şimdi sensizlik
dolaşıyor çıkıp gittiğin bu evde. Yanlızlığa elbet alışır bedenim, sensizlik benim canımı acıtan.." gibi şarkı sözleriyle pönküre pönküre ağlarsınız. Ve özlersiniz.. En çok da geceleri uykusunda
konuşmasını.. Geceleri konuştuğunda sesini kaydetmeye
çalıştığınız, bunu fark edince uykusundan uyanıp sizi azarladığı ama
sabah kalktığında hiçbi şey hatırlamadığı o günleri özlersiniz..
Duygusal haller bi yana, bu işin güzel tarafı da var tabi. Bu güzel aşk hikayesinin mutluluğa ermesi gibi. Artık sofrada tabaklar ya bir azalacak ya da iki artacak. Azalmasından değil de artmasından yanayım ben. O yüzden güle güle ablacım yerine, aramıza hoşgeldin enişte diyorum! :))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)