23 Temmuz 2013 Salı

En güzel 21'im :)

Eveeeeeeet, günlerdir aylardır hatta yıllardır beklenen o meşhur güne geldik! Yıllardır diyorum çünkü 21 benim için özeldi, önemliydi ve ben 21 yaşımın benim en güzel yaşım olacağına inandırmıştım kendimi. :) Ve öyle de olacağa benziyor. O kadar güzel bir gün geçirdim, o kadar güzel sürprizler yapıldı ki, nerden başlasam anlatmaya.:)

Aslında doğum günü kutlamalarım yalnızca bugün başlamadı. Benim güzel ve özel arkadaşlarım doğum günümde yanımda olamayacaklar diye bana önceden sürpriz yapıp, doğum günü düzenlediler. :) O gün benim hayatımdaki en özel anlardan biriydi. Zor zamanlar geçiriyodum ve güzel şeylerin olabilmesine dair umutlarım tükenme noktasına gelmişti. Ta ki arkadaşlarımın "İyi ki doğdun Eliiiiif!" melodisini duyana dek. O an yaşadıklarımı anlatamam.. O gün bana verilebilecek en güzel hediyeyi verdiler. Onların sevgisi ve dostluğu benim hayatta sahip olabileceğim en güzel şeydi. Bana nolursa olsun umudumu kaybetmemem gerektiğini gösterdiler. Onlar iyi ki varlar, iyi ki benim yanımdalar.. :)

Gelelim gerçek doğum gününe. :) Saatlerimiz 00.00'ı gösterdiğinde bahçemizde en sevdiklerimin o özel sürprizi beni bekliyordu. Derya ablam her tarafı mumlarla süsleyerek olayı organize etmiş, çok romantik dakikalar yaşattılar bana. Ve tabi ki olmazsa olmazım papatyalar vardı. :) Aslında Ülkü ablam ve Reşat abinin o saatte gelebilmesi en büyük sürpriz oldu.:) Ülkü ablam kendini belli ediş yöntemi ile hafızalara kazındı, her zamanki gibi noktayı koydu. :)

Ve Zülal! :) Yaptığı sürprizle beni o kadar mutlu etti ki anlatamam..:) Kuzenleriyle beraber benim için video hazırlamışlardı, beni daha önce hiç tanımayan o güzel insanlar o kadar samimi ve sıcakkanlılardı ki. Güzel güzel dileklerde bulunmuşlardı benim için. O an anladım ki, tanısan da tanımasan da bi insanı mutlu etmek o kadar kolay ki.. Ve ben Zülal gibi güzel dosta sahip olduğum için çok şanslıyım. :)

Gelelim asıl doğum günü partimize.. :) Öğle vakti Ülkü ablam ve Derya ablamın fermanlarıyla Zümrüt ablamların evine sürgün yedim. İftar vaktine kadar gelmeyeceksin, evden ihtiyacın olan her şeyi al dediler ve kovaladılar beni. Hatta Ülkü ablam da yanımda gelip, dışarı çıkmayayım diye kapıyı üzerime kilitledi! Bi ara annem ziyaretime geldi, ne sorduysam bi türlü cevap vermedi. Çok iyi organize olmuşlardı.:)

İftar vakti Ülkü ablam geldi ve gözlerim kapalı bir şekilde eve doğru yol aldık. Evin önüne geldiğimizde mumlar ve English Home kokan kuş kafesinde benim fotoğraflarım ve 21* yazısı karşıladı beni.:) İçeriye girdiğimde herkes oradaydı, uzun zamandır görmediğim arkadaşlarım ve çok sevdiğim insanlar. Hangi birine sarılacağımı şaşırdım, o kadar mutlu oldum ki.. :) Aylar öncesinden ya bu sene 21. doğum günüm 21 kişi olsa 21'e yakışır güzellikler olsa diyodum, gerçekten de hayallerimin ötesinde bi doğum günü oldu. Herkesin üzerinde numaralar vardı, ben 21 numaraydım:) Çelik ailesini ve Gülşen ablanın bebişini de unutmamışlardı:) Çardağın her tarafında benim ailemle ve sevdiklerimle olan resimlerim, çok sevdiğim balonlar ve renk renk ponpon çiçekler vardı. :) Pasta seramonisine geldiğimizde pastamız o güne yakışır bi şekilde tam 21.21'de geldi. :) Pasta Tweety'den yapılmıştı ve üzerinde tweety 1992 ve 21 yazıyodu. Yıllar öncesine uzanan bu ince espri beni saatlerce güldürdü. :) Hediye merasimi de tam bir takı töreni havasında geçti, tek eksiğimiz damadımızdı. Ama o boşluğu da yılların vazgeçilmez aşkı olan "Gübrettin" doldurdu. :) Böylelikle 21. yaş günümde yanımda gerçekten en sevdiklerim vardı. Yıllardır ilk defa neredeyse tüm arkadaşlarım yanımdaydı. Bir kaç eksiğimiz vardı, ama onlar da fotoğraftaki anılarımızla beraber benimlelerdi. Hatta çok sevdiğim dolunay bile o gece beni yalnız bırakmamıştı, çok şanslıydım. :) Her şey o kadar güzeldi ki, ne istesem oradaydı ve her şey hayal ettiğim gibiydi hatta ötesindeydi.. :)

 Bu sene hem hayat hem okul yeterince üzerime gelip, bana bazı şeyleri sorgulattılar. Ama sonucunda şunu gördüm anladım ki; Sezen'in de dediği gibi "Yaşamak dediğin üç beş kısa mutlu andan ibaret.. :)" Ve benim büyük beklentilerim yok hayattan, küçük şeylerle de mutlu olabilirim. Birinin varlığı, gülümsemesi, bi kaç tatlı söz.. Bir insanın yanında olması için illa fiziken yanında olmasına falan da gerek yok, mesafelerin de engel olamadığı şeyler var. Uzak ya da yakın sevdiğin insanlar hisleriyle yanında ve mutluysa gerisinin hiçbir önemi yok. Tıpkı uzun zaman bir araya gelemeyip, bir araya geldiğinde aynı samimiyeti koruyabildiğin dostların ve sevdiklerinin varlığıyla yetindiğin gibi.:)

Sonuç olarak a dostlar, 21. yaş günüm dillere destan bir şekilde yaşandı. Başta ailem olmak üzere, emeği geçen ve katkısı bulunan herkese sonsuz teşekkürler. Mesaj atan, arayan soran, gelmek isteyip de gelemeyen, taa uzak yollardan kalkıp gelen yani kısacası herkese çok ama çok teşekkürler. Beni öyle mutlu ettiniz ki, hepinizi çok ama çok seviyorum. :) 21 sizlere de uğur getirsin ve bu güzellikleri hep beraber yaşayalım canlarım. :)



EsT 21* :)



 


















































29 Ocak 2013 Salı

Kerem'in Doğum Günü:Gemici Konsept :)

Ablamın nişanı, düğünü derkeen organizasyon-süsleme işlerine acayip merak sarmış durumdayım.:) Zaten okuldaki sunumlar sayesinde materyal hazırlama, kesme biçme işlerine elim çok yatkın hale geldi.:) Hatta bu ara materyal hazırlama işine o kadar takmış durumdayım ki "Şunu şöyle yaparım, bunu bi gün bi yerde kullanırım." diye diye ablamdan kalma dolabı materyal dolabı haline getirdim. Bi görseniz içinde ayrı bi dünya oluştu. :)

Hazır okulda kapanmışken, ne zamandır denemek istediğim şeyleri deneyeyim Kerem'e güzel bi doğum günü hazırlayayım dedim ve koyuldum işe. Başta doğum gününün hangi konseptten oluşacağına karar vermem gerekiyordu. Kerem'in sevdiği şeyleri düşündüm, nette araştırmalar yaptım ve en sonunda gemici konseptine karar verdim. Zaten Kerem'in odası da gemici konseptine göre dekore edildiği için benim için çok güzel bir ilham kaynağı oldu. Daha sonra nette araştırmalar yaptım neler yapabilirim diye biraz da kendi yaratıcılığımı ortaya koyarak güzel işler ortaya koydum. Benim çok içime sindi, umarım siz de beğenirsiniz. :)

Veee işte fotoğraflar :)




     
 Gemici Dümeni 
Kapı Süsü :)




            Rüzgar Gülleri :) 



      
          Happy Birthday! :)





Gelen misafirlere hazırlanmış teşekkür yazısı :)

Ben Kerem Çelik. Doğum günüme geldiğiniz için teşekkür ederim. Seneye yine bekleriz. :)


     
         
     Süslerimizin yerleşmeden önceki halleri :)




               "Teyze E" :)








 Gemici konsepte 
uygun dekorasyon :)









Gemici gemici :)







     Happy Birthday
                  &
    Ponpon çiçekler :)







     Gemici peçetelerimiz :)


                                                                              





    

Süslerimize genel bi bakış:)                                                          






Gecenin en güzel karesi :) 

Kerem Bey ve E teyzesi :)




 Veee son olarak en sevdiklerim :) Sizi çok seviyorum, iyi ki varsınız. :)





Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler, bir sonraki organizasyonda buluşmak üzere:)

21 Aralık 2012 Cuma

EsT'in 21'i* :)

Sen seçmeden senin olan ve hiçbir zaman değiştiremeyeceğin şeyler vardır hayatında. 21'de benim için bunlardan biri. Uğurlu rakam olmasından falan ziyade, 21'in benim hayatımda çok şey ifade ettiğine inanıyorum.

Bir insanın doğduğu günün onun için önem taşıdığına inananlardanım ben. Benim 21 hikayemde bununla başladı zaten. Öncelikle temmuzun 21'inde dünyaya gözlerimi açmışım. Arkasından sürekli karşıma çıktı 21. Önemli tarihleri topladığımda karşıma 21 çıktı ya da hayatımdaki önemli olaylar, verdiğim önemli kararlar 21'e denk gelmeye başladı.

Daha sonra araştırdığımda karşıma çok fazla şey çıktı bunula ilgili. Mesela 21'in sihirli bir rakam olduğu kişisel gelişim alanında da açıklanmıştır. Bir davranışı alışkanlık haline getirmenin yolu onu 21 gün boyunca gerçekleştirmekten geçiyor. Yani bir şeyi 40 kere söylersen olur'un bir diğer versiyonu gibi bir şey. :) Ayrıca yeni öğrendiğim bir bilgiye göre rüyada 21 görmek; hayatındaki bir dönüm noktasına ya da yeniliklere işaret imiş. :)) 

Öyle böyle derkeeen 21 benim hayatımın anlamı olup çıktı. Kısacası 21 benim umudum, hayallerim, başlangıçlarım.. :) Çoğu insan bununla dalga geçti, saçma buldu ama tüm bunların tesadüf olmadığını biliyorum. Ve 21'in bana daha nice güzellikler getireceğine inanıyorum :)

Not: Ne zamandır yazmayı planladığım, fakat bir türlü fırsat bulamadığım bir yazı bu.21 Aralık geyiklerine denk gelmesi de tam anlamıyla bir tesadüf oldu. Yoksa Mayalarla falan herhangi bir bağım yok :))

21* :) 

 

25 Eylül 2012 Salı

Bitişler & Başlangıçlar: Eylül.

Eylül hep farklıdır diğer aylardan. İçinde hem sevinci hem hüznü aynı anda barındıran 11 ayın melankolisidir. Yazın sonu, sonbaharın başlangıcıdır. Ne olacağını heyecanla beklediğin yarım kalmış dizilerin dönüş tarihidir. Okulların açılmasıyla beraber sevdiğin arkadaşlarının yolunu gözlemektir. Kavuşmaktır. Kavuşurken özlemek, özlerken sabretmektir. Hazan mevsiminde başlayan hüzünlü aşkların ayıdır. Eylülde başlayan aşklar yarım kalmaya mahkumdur, hem de eylüle yakışan hüzünlü bir sonla. "Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık." diyor şair. Bi bakıma ayrılıktır eylül. Mazinin kalbindeki derin yarasıdır. Tüm bu hüznüne rağmen, yaprak çıtırtıları ve toprak kokusuyla insana her şeyi unuttururan bir mucizedir adeta.

Eylülde sevdim, eylülde sevildiğimi sandım. Eylülde kavuşup, eylülde ayrıldım sevdiklerimden. Mesela eylülde başladı Ankara maceram. Eylüle isyanla başlayıp, eylüle duyulan sevgiyle devam eden bi yazı bu. Kiminin dünün hasretinde, kiminin yarınların derdinde olması gibi.

15 Eylül 2012 Cumartesi

Hoşgeldin Enişte! (:

Ablanın evlenmesini kabullenmekte zorlanan bir kardeş daima onu caydırmaya çalışır, vazgeçirmek için sürekli evliliğin kötü yönlerini ortaya atar. "Yaaa evlenip napıcaksın? Yemek, bulaşık, çamaşır, temizlik.. Tek başına uğraşılmaz onlarla, gel evde biz beraber hallederiz." Hatta "Koskoca odada tek başıma kaldım yaaa resmen, hiç mi vicdanın sızlamıyo bee?!" diye duygu sömürüleri yapar. Son umudunu nikah masasına saklar, "Evet demez yaaa." diyerek kendini rahatlatmaya çalışır. Ta ki o kalabalığın içinde evet sesi kulaklarında yankılana dek. O an "Durun, siz evlenemezsiniz. Çünkü siz kardeşsiniz!" diye Türk filmlerinden kalma saçma bi replik ortaya atacak kadar kötü hale gelirsiniz.

Bir kardeş için hayattaki en güzel ve en zor anlardan biridir o an. Bi yandan onun bu güzel gününde mutluluğuna ortak olurken, bir yandan da onun gidişini kabullenmeye çalışırsın.Yıllardır aynı odayı, duyguları, anıları paylaşıp her şeyi birlikte yapmaya alıştıysanız, o evlenip gidince sanki çocukluğunuzdan bi parçayı kaybetmiş gibi hissedersiniz. Sahip olduğunuz ilk arkadaşınız, dostunuzdan ayrılırsınız. Evden gidişiyle beraber her şeyin yarım kaldığını görürsünüz. Elinizi attığınız her şeyde eksikliklerle karşı karşıya kalırsınız. En basitinden artık ranzanızın üst katında geceleri uykusunda konuşan biri yoktur. Veya kışın ortasında sabahları uyanmadığınızda sizi uyandırmak için camı açık bırakıp giden biri olmayacaktır mesela.

Sevgilinizden ayrılmış gibi, dinlediğiniz her şarkıda onu anlatan sözler bulursunuz. "Bu ev sensiz yaşanmıyor, odalarına girilmiyor. Şunu bilesin ki olmuyor, uyunmuyor, gülünmüyor, bir şey ifade etmiyor ahh.." ya da "İnan bu ev alışamadı hiç bir zaman sensizliğe. Şimdi sensizlik dolaşıyor çıkıp gittiğin bu evde. Yanlızlığa elbet alışır bedenim, sensizlik benim canımı acıtan.." gibi şarkı sözleriyle pönküre pönküre ağlarsınız. Ve özlersiniz.. En çok da geceleri uykusunda konuşmasını.. Geceleri konuştuğunda sesini kaydetmeye çalıştığınız, bunu fark edince uykusundan uyanıp sizi azarladığı ama sabah kalktığında hiçbi şey hatırlamadığı o günleri özlersiniz.. 

Duygusal haller bi yana, bu işin güzel tarafı da var tabi. Bu güzel aşk hikayesinin mutluluğa ermesi gibi. Artık sofrada tabaklar ya bir azalacak ya da iki artacak. Azalmasından değil de artmasından yanayım ben. O yüzden güle güle ablacım yerine, aramıza hoşgeldin enişte diyorum! :))

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Güze doğru yaklaşırken..


Çok insanın bilmediği, her yerde çalmaması gereken özel şarkılar vardır. "Kurşuni renkler" de onlardan biri. Her dinlediğimde canımdan bir parçayı koparıp almışlar gibi hissediyorum. Sezen’de öyle hissediyor olmalı ki çok sevdiği Onno Tunç’u kaybettikten sonra uzun bir süre söyleyememiş bu şarkıyı.. Çaresizliğin, kabullenemeyişin şarkısı sanki..

En mutlu olduğumu sandığım anılarımdan vazgeçtiğim zaman da dinlemiştim bu şarkıyı. Yazılan onca güzel söz, saklanan her hatıra, fotoğraflardaki mutlu gülen iki yüz küllerin arasında kaybolurken de arka fonda çalıyordu. “Yok olamaz dur, dur gidemezsin..” diyordu Göksel, ama çoktan yitip gitmişti her şey.

Güz yaklaştığından mıdır nedir, bilmiyorum ama bu ara tek dinlediğim şarkı bu. Belki benim de kabullenemediğim şeyler vardır hayatımda.

“Yok olmaz erken daha.Biraz geç kalın ne olur, hiç hazır değilim henüz.. Ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha, tanıdık değil bana güz.. ”

Sezen'den mi Göksel'den mi dinlenmeli sorusuna bir türlü karar veremediğim için ikisini de ekliyorum buraya. Karar size ait. Ama mutlaka keşfedin bu şarkıyı ve o kurşuni renklere ulaşmadan daha da sımsıkı sarılın sevdiklerinize..


12 Ağustos 2012 Pazar

Behzat Ç.



"Şimdi sadece geceleri yapayalnız ve yalınayak anlayabildiğim şeyler var.
 Şimdi benim de yalanlara inanmaya ihtiyacım var bütün çaresiz insanlar gibi, dağılan bir okul gibi..
 Acılarımız da birbirine benziyor artık birbirine benzeyen parmaklar gibi, ama her birinin eşsiz bir izi var.
 Bazen gözlerim doluyor karanlıkta ama fısır fısır konuşmaya başlıyorsun kulağımın dibinde hiç susmuyorsun. Ağlamama asla müsade etmiyorsun. Her şey affedildi diyorsun. Hiç ayrılmayacağız diyorsun. 
Keşke hep yanımda olsaydın diyorum öyle konuştuğunu duyunca. 
Bu kış çok kar yağar belki beraber kayboluruz diyorsun sen bana, ama kar taneleri birbirine benzemez ki.." 

-Emrah SERBES- 

Bugün günlerden pazar. Pazar günleri önemlidir Behzat Ç. seven biri için. Mesela bizim evde pazar günleri ayrı bir telaş vardır. Pazar gününe misafir ayarlanmaz, gelen misafire Behzat Ç. başlayamadan yarım saat öncesine kadar tüm hizmetler yapılır ve yarım saat içinde gitmesi beklenir. :P Şaka şaka, misafirperver bi ailem olduğu için bu mümkün değil. Ama benim çeşitli hainlikler yaptığım doğrudur:)) Bizim bir Behzat Ç. ekibimiz vardır ve bu ekip tüm işlerini Behzat başlayana kadar halleder, sofralar kurulur ve heyecanla izlenmeye başlanır. Bir bölüm daha sona erdiğinde bölüm ile ilgili kritikler yapılır, bir sonraki pazar gecesine kadar sürekli Behzat hakkında konuşulur:) Behzat Ç. şuan tatilde, ama biz geceleri eski bölümlerini izleyip izleyip duruyoruz. Her pazar eksikliğini daha da çok hissedip, daha da çok özlüyoruz.. Sanki çok sevdiğim bi insan uzağımda kalmış gibi özlüyorum seni Behzat Ç. :) 

Bu arada bu da yeni jenerik imiş. Gayet başarılı olmuş, ellerinize sağlık :)